29 Nisan 2010 Perşembe

Mourinho : Beni bir sen anladın , sen de yanlış anladın..


Bu sabah Barcelona İnter karşılaşmasının sonucundan çok maç içersinde yaşanan olaylar güne damgasını vurdu.Hele maç içerisinde öyle bir pozisyon vardı ki.Dakikalar 63'ü gösterirken Ibrahimovic yerini Krkic'e bıraktı . Ne olduysa o dakikada oldu.Mourinho oyundan aldığı futbolcusu Ibrahimovic ile konuşan Guardiolanın yanına geldi.Tribünlerin Mourinho'nun sataşması olarak algıladığı ve uzun süre ıslıkladığı pozisyonda aslında olanlar görünenlerden farklıydı.Katalunya muhabirimiz Cacares de Rembetico olay anında hemen yanlarındaydı ve geçen konuşmayı kelimesi kelimesine kaydetmeyi başardı.

İbra: Hoca ne oldu , neden oyundan aldın beni ?
Pep: Aslanım görmüyo musun adamlar duvar gibi.Fizik desen maşallah..
İbra: Tamam da hoca kanatlara yönelik bişey yapsaydık
Pep: Ah be cigerim .Kanattan gelen her orta hoop Lucio'ya , paat Samuel'e geliyo
Mourinho : İbra cıkar mı oyundan Pepoş
Pep : ?
Mourinho : Ah güzel kardeşim.Valla sen futbol bilmiyorsun. O kadar adam varken İbra çıkarılır mı?.
Pep : Ne yapıcaktık ya?..
Mourinho : Yavrucuum İbranın yanına alıcaktın Krkic'i .Bak Yaya Toure'ye , adam top ezip duruyor.İbranın yanına koy Krkic'i .İbrayı da dışarı çek biraz .Boşalan alanda gelsin Krkic gitsin Messi..
Pep : Ya bir dur allahın adını verdim
İbra : Doğru söylüyor hoca. Son dakikalarda bir karambol olur , kafa topu olur..
Mourinho : Tabi ya...İbra indirir Messi vurur.Hala 4 kişiyi savunmada tutuyosun.Zaten 10 kişiyiz , gönder Pique'yi ileri iyicene yüklen.
Pep : İbra geç otur yerine..
Mourinho : Ohooo sen futbolu öğrenicen de ben görecem..Ulan şu takım bende olacak gelene 5 gidene 5 atarım yeminle..
Pep :....???

Bu poziyondan sonra Mourinho yerine geçer ve yedek klubesine dönerek 'ibra çıktı , kesin finaldeyiz ' der..
Pep Guardiola'nın yüzünden olayın şokunu uzun süre atlatamadığı gözlenir.Hatta çoğu otorite tarafından basın toplantısındaki kısa konuşması bu olaya bağlanır..
Mourinho ise maçtan sonra bu olayı soran basın mensuplarına şu açıklamayı yapar ' Ben Jose Mourinho futbolu güzelleştirmeyi , taktik dehamı insanlarla paylaşmayı kendime görev edindim. Hatta bir pozisyonda elimdeki topu sahanın içine attım..Amacım Barcelona gibi bir takıma gelmiş ama hala taç atmayı beceremeyen futbolcuya nasıl taç atılacağını göstermekti.Futbol bir şovdur.Milyonlarca kişi tarafından izleniyoruz ve onlara güzel bir oyun izletmek görevimiz.Bu konuda sevgili meslektaşım Guardiola'ya birkaç tavsiyede bulundum ama sanırım o beni yanlış anladı.Futbolda bunlar var .Kahramanlar ancak öldükten sonra değerleri anlaşılan insanlardır.. '

Barcelona Stadyum İdare’sinden Açıklama

Dün akşam oynanan ve Barcelona’nın 1-0 galibiyeti ile sonuçlanmasına rağmen Inter’in finale çıktığı karşılaşmanın yankıları sürüyor. Ancak maçın içinde olanlardan çok, maç sonrası futbol kamuoyunu işgal ediyor. Özellikle de maç sonrası Nou Camp çalışanlarının Inter’li oyuncuların üstüne fıskıye ile su fışkırtmaları.

Bu konuda çeşitli spekülasyonlar yapıldı. Örnek olarak İkindi gazetesi Inter’li bir iki oyuncu maçın heyecanından alev aldığı için İspanyollar onları söndürmeye çalıştı derken, Esaret gazetesi maçtan önce Barcelona Belediyesi Su ve Elektrik İşleri İdaresi’nin suları kestiğini ve Nou Camp çalışanlarının da suların geldiğini anlayabilmek için muslukları açık bıraktığını iddia etti. Fakat doğru bilgiye yine gazeteniz Herıld Tribün ulaştı.

Bugün öğlen saatlerinde telefonla irtibata geçtiğimiz ve Nou Camp’ın sulama işlemlerinden sorumlu çalışanı Jose Manue Hydros muhabirimize: ‘Çiçekler su ister. Mourinho ve Inter’li oyuncular da birer çiçek oldukları için suları açtık’ dedi.

Bu açıklamayı paylaştığımız danışmanımız Hükümet Merinos yakın arkadaşı olan Wenger’den Mourinho’nun telefon numarasını aldığını ve kendisine Sayın Hydros’un açıklamasını ilettiğini, Mourinho’nun ise bu açıklamaya ‘Hayatımda bana fışkırtılan en güzel suydu’ diye cevap verdiğini belirtti. Hükümet Merinos bu açıkladan çok şeyler öğrendiğini ve Türk futbolunun da bu tip açıklamalardan öğrenecek çok şeyi olduğunu sözlerine ekledi.

UEFA'dan Radikal Kararlar

Dün akşam 1-0 sonuçlanan ancak Inter'in bir türlü rakip yarı sahaya geçmediği Barcelona-Inter Şampiyonlar Ligi Yarı Final maçı, UEFA'yı harekete geçirdi. Dün gece maçtan sonra UEFA merkezinde Michel Platini'nin başkanlığında bir araya gelen UEFA kurmayları önümüzdeki sezondan itibaren yürürlüğe girecek bir dizi radikal değişiklik için düğmeye bastı. Son derece gizli yapılan toplantının ardından sabaha karşı Atina temsilcimiz Herman Toroglou'nu arayan ancak adının verilmemesini isteyen bir yetkili özellikle son yıllarda "Catenaccio"nun yeniden gündeme gelmesi ve Barcelona, Manchester United, Chelsea, Arsenal gibi takımlara karşı defansif oyunla başarılı olan takımların futbola büyük zarar verdiğini açıkladı. Yetkilinin ipuçlarını verdiği yeni kurallar futbolun çehresini tamamen değiştireceğe benziyor. İşte yeni kurallar:

3 Korner 1 Penaltı
Gol sayısını artırmayı amaçlayan uygulama korneri tamamen kaldırıyor ama bunun karşılığında bol bol penaltıyı futbola getiriyor. Tabii burada yarı sahayı geçmeyen takımların nasıl penaltı kazanacağı da soru işareti. Bunun için UEFA'nın kısa adı "BTKSK" olan "Bi Tarafımdan Kural Sıkıyorum Komitesi", "5 faul 1 korner", "4 şut 1 Ofsayt", "3 kişiyle orta sahayı geçersen frikik", "10 pasa endirekt serbest vuruş" gibi yeni uygulamaları da masaya yatırdı.

3'de devre 6'da biter
BTKSK'nın üzerinde çalıştığı bir yeni kural da "3'de devre 6'da biter" kuralı. Buna göre maçı kazanmak için maç sonunda 6 gole ulaşmak gerekecek. Ancak özellikle maç yayınları açısından önemli sakıncalar doğuracak bu kural soru işaretlerini de beraberinde getiriyor. UEFA özellikle İtalyan takımlarının maçlarının TSİ 21.45 yerine 15.00 ya da 16.00'da başlamasının gece saatlerinde maçların tamamlanabilmesi için yeterli olacağı görüşünde.

Atan Galip
Özellikle maç sonlarında skora yatan takımların önünü kesmek amacıyla ülkemizde de çok sevilen "Atan Galip" kuralını önümüzdeki yıl Şampiyonlar Ligi'nde göreceğiz. Buna göre hakem kafasına göre maçın sonlarına doğru iç cebinde taşıyacağı vuvuzelaya üfleyecek ve bu uğultunun ardından "Atan Galip" periyodu başlayacak. Vuvuzelanın ardından ilk golü atan takım maçın galibi olacak.

Japon Kale
Özellikle medya kuruluşlarının talebi doğrultusunda "Japon Kale" uygulaması da görüşülüyor. Buna göre yarı final maçları daha önceden belirlenen bir statta dört yarı finalist takımın katılımıyla Japon Kale esasına göre oynanacak. Ancak UEFA 44 oyuncuyu nerelerine sokacakları konusunda ciddi endişeler taşıyorlar.

27 Nisan 2010 Salı

Demokratik Futbol

FIFA bugün tarihi bir karar aldı. Artık tartışmalı pozisyonlar demokratik bir şekilde çözülecek. Blatter olağan FIFA toplantısı sonrası düzenlediği basın toplantısında tartışmalı pozisyonlara seyircilerin karar vereceğini bildirdi.

Blatter’in açıklaması şöyle: ‘Populist karakterim gereği yaptığım atılımlara bir yenisini ekliyorum. Bundan sonra tartışmalı pozisyonlara seyirciler karar verecek. Diyelim ki Japonya ve Avustralya Dünya Kupası finali oynuyorlar. Dakika 65. Kewell ceza alanında Nakamura tarafından düşürüldü. Fakat hakem pozisyonun penaltı olup olmadığı konusunda emin değil. Hakem bu durumda oyunu durduracak ve televizyon başındaki seyircilere ‘pozisyon penaltı mı?’ diye soracak. TV başındaki seyirciler ellerindeki kumanda aracılığı ile penaltı olup olmadığına karar verecekler. Böylece çoğunluğun istediği olacak.’

FIFA’nın getirdiği yenilikler bununla sınırlı değil. Hakem isterse ‘telefonla bir uzmana sor’ veya ‘stattaki seyircilerden yardım al’ opsiyonlarını da kullanabilecek. Yeni düzenlemelere dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin’in futbol federasyonunun en fazla desteği vermesi bekleniyor. Uzman futbol yorumcusu Kıncal Aluç, ‘bu karar FIFA’nın Arda’yı sistematik olarak dışlamasının bir örneğidir’ dedi. Sayın Aluç'un ne demek istediğini Toroglou bile anlamadı...

Gelişmeleri size sunmaya devam edeceğiz.

GOLDEN SONRA DUA EDENLER YANDI


FIFA’dan yapılan açıklamaya göre gol attıktan sonra dini sevince alet eden futbolculara ağır cezalar geliyor.

Futbolcuların gol attıktan sonra yaptıkları dini gösterilere son veriliyor. Her şey Norveç 3. Lig takımlarından Vømenjpik ile Hœshmerim takımları arasında oynanan maçtan sonra başladı.

23 Nisan Cuma günü oynanan maçta, 24. dakikada takımını öne geçiren Vømenjpik’li defans oyuncusu Thor Kirkegaard Yærrssen, ilginç sevinci sonrası sarı kart gördü. Gördüğü kart sonrası hakeme itiraz eden ve itirazdan dolayı gördüğü ikinci sarı kartla oyun dışı kalan Yærrssen adeta isyan etti ve maç sonrasında Norveç Futbol Federasyo’nunu (NFF) topa tuttu.

Satanist olduğunu saklamayan Yærrssen attığı şık kafa golü sonrası orta saha yuvarlağının içine bir pentagram çizerek mum yakmak istedi. Sevincini abarttığını düşünen hakem tarafından cezalandırılan Yærrssen önce ayinine devam etmek istedi ardından sarı kart için hakeme itirazlarda bulundu. İtirazları sonucunda kırmızı kartla oyun dışı kalan Yærrssen soyunma odasına gitmeyerek oyunu hayli geciktirdi.

Gözlemci raporları doğrultusunda maç için inceleme başlatan NFF ve FIFA yetkilileri Yærrssen’i suçlu buldu. FIFA Asbaşkanlarından Raymond Barone tarafından yapılan açıklamada “Yaşanan olay üzücü Fıfa durumu ele aldı, artık dini statlardan uzaklaştıracağız” denildi.

“Her Müslüman golden sonra bir sübhaneke okursa, her Hıristiyan diz çöküp İsa’ya ve Bakire Meryem’e dualarını sunmaya kalkarsa, her Yahudi açıp Talmud okursa ne olacak. Daha bunun Şintoistleri var, Şamanistleri var Kurukşetraları var… “ diyen Raymond Barone “Artık bunlara son veriyoruz, hakemler golden sonra dini futbola alet edenleri oyundan ihraç edebilecek. Biz burada seküler bir futbol için çalışıyoruz” diye ekledi.

Açıklamaya en büyük tepki Uluslararası Krişna Bilinci Derneği’nden geldi. “Din insanın içinde yer alan vicdani bir olaydır. Siz ne kadar engellemek isterseniz insanlar golden sonra tanrılarına dua ederler” diyen Dernek Başkanı Shiva Ganeşa ekledi “Allah çarpar”

Kararın Türkiye’deki yankılarıysa büyüyor. Hafta sonu oynanan Kasımpaşa maçında Fenerbahçe’nin golünü attıktan sonra secdeye varan Bekir İrtegün “Ben secdeye varmadım, belim ağrıyordu ama kimsenin dinine karışmasın o FIFA” derken, Eski golcü Hakan Şükür “Tövbe Tövbe” demekle yetindi.

23 Nisan 2010 Cuma

KADININ FENDİ OFSAYT KURALINI YENDİ!


HT Exclusive


‘Kadın dediğin ofsayttan anlamaz’ sözü futbol severlerin kabusu oldu. Ayrımcılık ve kadını aşağılama gerekçeleriyle Futbol Federasyonu’nu muhatap göstererek Anayasa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuran Mor Çatı üyeleri açtıkları davada gülen taraf oldu. Türkiye’de ofsayt kaldırılırken federasyon cezai uygulamaya tabi tutuldu.

Buna göre lig boyunca satılan biletlerin yüzde 48’i Mor Çatı’ya ayrılacak. Erkeklerin centilmen olduğunu kanıtlamak içinse saha kenarlarına mor lale ekilecek.
Türkiye’de ofsaytın kaldırılmasına karar veren mahkeme, gerekçe olarak kadınların erkeklerden aşağı olmadığını ve ofsayt nedeniyle çıkan kavgaların daha çok erkekler tarafından başlatılmasını gerekçe gösterdi.

Bu hafta sonu itibariyle Turkcell Super Lig’de uygulanmaya başlanacak kural diğer ülkeler tarafından da emsal gösterilerebilecek. 10 ülkede benzer karar alınması sağlanırsa tüm dünyada ofsayt kalkacak. Edinilen bilgiye göre Mor Çatı üyelerinin yoğun lobi faaliyetlerine giriştiği bildiriliyor.

22 Nisan 2010 Perşembe

SÜPER LİG'İN ADI DEĞİŞİYOR MU?



HERILD TRIBUN ÖZEL - ALMANYA


Türkiye'de futbol gündeminin hızına yetişmek mümkün değil. Almanya temsilcimiz Kareem AbDussi'nin özel haberi...


Turkcell Süper Lig'in adı yakın zamanda değişebilir. TFF, Süper Lig'in marka değerini uluslararası platformlara yaymak üzere Turkcell ile sponsorluk anlaşmasının sona erdirileceğini, yerine uluslararası bir marka olan Vodafone ile anlaşma imzalanacağını açıkladı.


TFF ile ilgisi olmayan bir yetkili, Süper Lig'in artık içinden çıkılmaz bir çukurda olduğunu, önümüzdeki günlerde başta Bilica olmak üzere tüm suçlulara "Ananı da al git!" şeklinde tebligat yapılacağını bildirdi.

TFF'nin de yeniden yapılanmaya gideceğini ifade eden yetkili, yeni federasyon başkanı olarak Şafak Sezer'in atamasının imzada olduğunu da sözlerine ekledi.


IIB'den çarpıcı veriler

Dünyanın önde gelen istatistik kurumlarından olan ve kısa adı IIB olan Uluslararası İstatistikçiler Birliği sezon sonunun yaklaşmasıyla birlikte Türkiye için hazırladıkları “Avrupa futbolu ve Türkiye’ye transfer olabilme ihtimalleri” başlıklı raporunu yayınladı.
Rapora göre Türkiye’ye transferi konuşulan başlıca isimlerin transfer olasılıkları şöyle belirlendi:
Galatasaray: Lacina Traore (%24.69), Ricardo Quaresma (%14.33), Bojan Krkic (%54.38)
Fenerbahçe: Julio Baptista (%35.61), Thierry Henry (%11.23), Kevin Kuranyi (%39.99)
Beşiktaş: Ricardo Quaresma (%14.66), Joe Cole (%11.03), Olivier Sorin (%45.56)

Raporda pek çok ilginç veriye yer verilirken, IIB Başkanı Jean Leopold van Breukelen şu açıklamayı yaptı: “Türkiye transfer pazarı kuruluşumuz için adeta bir altın kaynağı. Halen 11 Türk gazetesi ile çalışıyoruz. Çalışma prensiplerimiz belli. Gazetedeki arkadaşlar akşam maç seyrederler ya da arkadaşlarıyla PES oynarlar. Dikkatlerini çeken isimleri bize bildirirler ve biz de onlara o futbolcuların Türkiye’ye transfer olma olasılıklarını çıkarırız. Tabii bunu bir tarafımızdan sıkmıyoruz. Sadece Türkiye operasyonu için 16 tam zamanlı 21 de yarı zamanlı eleman istihdam ediyoruz. İsimlerin sürekli değişmesi, İngiltere Premier Lig’den de İsveç 5. Ligi’nden de isimlerin sürekli gündeme gelmesi nedeniyle çok zor bir çalışma bu. Amerika’nın en önemli yazılım firmalarından RoccoLabs ile birlikte sadece Türkiye için özel bir program geliştirdik, bundan büyük ölçüde faydalanıyoruz.”
Dünya çapında aralarında Malta, Estonya, Papua Yeni Gine ve Vanuatu gibi pek çok futbol ülkesiyle çalışmalar yapan IIB sadece 2010 yılında Türk medyasına yansıyan 694 transfer haberine kaynak oldu. IIB geçtiğimiz yıl %14.56 oran verdiği Matteo Ferrari ve %21.07 oran verdiği Giovani Dos Santos transferleriyle adını duyurdu.
Geçtiğimiz günlerde Messi’nin 3 Büyükler’e transferi ile ilgili çalışma esnasında sistemlerinin büyük zarar gördüğünü de belirten Van Breukelen, “elbette bu tür durumlara hazırlıklıyız. Zarar büyük ama Türkiye bizim için önemli bir ülke. O nedenle ortaya çıkan zararı sallamıyoruz” dedi.
IIB’nin raporunu değerlendiren uluslararası futbol uzmanı ve Herıld Tribun Danışmanı Herman Toroglou konuyla ilgili şunları söyledi: “Transfer dediniz mi duracaksınız. Bu da oyunun bir parçası. Bu paralar kimin parası? Kimin cebinden çıkıyor? Benim işçim, memurum çocuğunun rızkından biriktirip maça gidiyor. Sonra bu yabancı futbolcular ‘on dönüm bostan, yan gel Osman’ diyor. Böyle rezillik olmaz olsun. Sonra sorarlar adama: ‘baba, baba, nereden buldun bu paraları?’ Ben burada UEFA’yı bir kez daha göreve çağırıyorum. Her yıl büyük umutlarla transferler yapılıyor ama sezon sonunda 18 takımdan biri şampiyon oluyor. Bu kısır döngüye bir son verilmelidir. Bir takım ligde oynamıyor diye hangi hakla şampiyonluk şansı elinden alınıyor. Hangi çağda yaşıyoruz? Sonra IIB gibi kuruluşlar oradan oturmuş ahkam kesiyorlar. Aynı düzen Yunanistan içinde de var. Bugün aradaki sınırları kaldıralım diye uğraşıyorsak Yunanistan ve Türkiye olarak ortak hareket etmeliyiz.”

Beşiktaş Yönetimi: Hükmen Şampiyon İlan Edilmeliyiz!


Beşiktaş yönetimi sonunda bombayı patlattı. Ülkedeki futbol kamuoyu derbi maçında yaşanan olaylara ve Beşiktaş yönetiminin hükmen galip gelme talebine odaklanmıştı ki, Kara Kartallı yöneticiler asıl bombayı patlattılar. Yönetim TFF’den Beşiktaş’ı hükmen şampiyon ilan etmesini talep ediyor. İsminin açıklanmasını istemeyen bir yönetici ismi mühim olmayan muhabirimize telefonda şunları söyledi:

‘Bakın arkadaşlar. Biz yönetim olarak sezon başından beri bir çalışma yapıyoruz. Eğer Mehmet Topuz söz verdiği şekilde Beşiktaş’a gelseydi acaba kaç puan alırdık. Biz bu kozumuzu oynamayı da çok istemiyorduk ama düzenli olarak hakkımızın yenildiğine kanaat getirdik ve söz konusu araştırmanın dosyasını federasyona ilettik. Çalışmamız şunu ortaya çıkardı: Eğer Topuz bizim takımımıza gelseydi biz her maç bir iki tane daha gol atardık. Toplamda da en fazla bir bilemedin iki maçımız berabere biterdi. Mağlubiyet ise olanak dışı olurdu. Bunun yanısıra Nihat ve Tabata’ya da hırs yapıp bu kadar para vermezdik. Bu sebeplerden dolayı takımımızın hükmen şampiyon ilan edilmesi ve Nihat ve Tabata’ya verilen paraların da federasyon veya Fenerbahçe klubü tarafından karşılanması gerekmektedir. Zira, Fenerbahçe klubü Mehmet Topuz transferinde KURAL HATASI yapmıştır. Aslen Beşiktaşlı olan bir oyuncunun transferine imza atmışlardır. Bu belki futbol kamuoyunun çok sevdiği kural kitaplarında yer alan bir madde değil ama delikanlılık kitabında buna kural hatası derler.’

Fenerbahçe yönetimi veya TFF bu açıklamaya bir cevap verecekler mi, hep beraber göreceğiz.

Yılmaz Vural’a Sürpriz Teklif!








Kasımpaşa Teknik Direktörü Yılmaz Vural Fenerbahçe ile anlaştı. Yıllardır 3 büyüklerden birini çalıştırma arzusuyla yanıp tuştan Yılmaz Vural sonunda muradına erdi.

Dün akşam saatlerinde olağanüstü gündem ile toplanan Fenerbahçe Yönetim Kurulu, oybirliği ile Yılmaz Vural’ın teknik direktörlüğe getirilmesine karar verdi.

Yönetim Kurulu adına bir açıklama yapan ve adının verilmesini özellikle isteyen, ancak bizim de özellikle adını vermek istemediğimiz bir yönetici, “Yılmaz Vural yıllardır 3 büyük takımdan birini çalıştırmak istediğini dile getiriyordu. Biz de Türkiye’nin öncü spor camiası olarak bu dileğe kayıtsız kalmadık. Yılmaz Vural 23 Nisan 2010’da bir günlüğüne Fenerbahçe’nin teknik direktörü olarak görev yapacak” dedi.

Fenerbahçe’den yapılan açıklamada, bu teklifin ve duyurunun Nisan ayı başı için planlandığı, ancak 1 Nisan şakası olarak algılanmaması için bugüne kadar beklendiği ifade edildi.

Yılmaz Vural’ın görevi devralacağı sırada Daum’un kucağına oturup oturmayacağı ise merak konusu. Ligin ilk yarısındaki maçta Daum’u kucağa oturtan Yılmaz Vural’ın artık gelenekselleşen bu seremonide ne yapacağı henüz netlik kazanmazken, Daum’un şimdiden hazırlıklara başladığı gelen bilgiler arasında.

Konuyla ilgili görüşünü aldığımız uluslararası spor otoritesi Herman Toroglou ise olaya biraz şüpheyle yaklaşıyor. Toroglou, “Bizde bir laf vardır: Bu iş bademaki (Türkçe: Badem) olur. Fenerbahçe hafta sonu oynanacak maçı garantiye alıp Kasımpaşa’yı kendi kendine vurduracak. Bu UEFA ile ligler bitmez” dedi.

Yılmaz Vural heyecanlı sessizliğini korurken, bir taraftan da gençlik yıllarından kalan filmlerden Almanca çalışmaya başladığını gizlemiyor.

Kulübe yakın çevreler ise, Daum ile Arsene Wenger arasında sıkı bir telefon trafiği yaşandığını belirttiler.

Gelişmeler her zamanki gibi HERILD TRIBUN’de olacak.

21 Nisan 2010 Çarşamba

Skandalın Daniskası

Değerli okuyucularımız. Ailenizin ve sizlerin güvenerek ve rahatça okuyabildiği gazeteniz Herıld Tribün bir skandalı daha gün ışığına çıkarttı. Hem de ne skandal…

Dün gece bir muhabir arkadaşımızın Blueberry’sine bir mesaj geldi. Saatler tam da 23:45’i gösteriyordu. Yani Internazionale-Barcelona arasında oynanan yarı final karşılaşması yeni bitmişti. İsmini vermek istemeyen bu kişi muhabir arkadaşımıza şunu soruyordu: ‘Sence de Barcelona biraz fazla yorgun gözükmüyor muydu?’ Arkadaşımız, gazeticilik iç güdüsüyle, hemen mesaja bir cevap yolladı: ‘E, tabi. Otobüsle kaç kilometre gittiler.’ Karşı taraftan anında gelen mesaj korkutucuydu: ‘Kaç kilometre gittiler bilmem ama gitmelerei gerektiğinden fazla gittiklerini biliyorum!’

Muhabirimiz mesajın sahibiyle Beyoğlu civarlarında bir barda buluşma ayarladı. Gecenin ilerleyen saatlerinde bu şahsın Avrupa’da yük taşımacılığı yapan Türk bir TIR şoförü olduğunu öğrendik. Kendisini burada T.Ş. olarak anacağız.

Muhabir: T.Ş. abi. Bizlerle bildiklerini paylaşır mısın?

T.Ş. abi: Koç ben yıllardır İspanya İtalya arası TIR kullanıyorum. Cumartesi sabahı El Fanatico gazetesinde bir haber gördüm. Bizim çocuklar İtalya’ya otobüs ile gideceklermiş. İçimden hayırlı yolculular diledim. Aradan saatler geçti. Bu konu aklımdan çıkmıştı. Tam akşam yemeğine oturmuştuk ki, Canalos Espanyalos adlı kanalde spor haberlerini izlemeye başladım. Bizim çocukların otobüse binişini çekmişler. Bir anda şok oldum. Otobüsün şoförü benimle yıllarca aynı firmada çalışan M.R. abi. Biz kendisiyle çok eskiden tanışırız. O da benim gibi Erzincan’ın T. köyündendir. Çok da iyi anlaşırız. Ama bir farkımız var: M.R. abi hasta Real Madrid’lidir. O an başımdan aşağı kaynar sular boşaldı. Bu M.R. Barcelona şampiyon olmasın diye herşeyi yapar.

Muhabir: Peki abi şöyle bir sorum var. Biz doğruluktan şaşmamamızla tanınan bir gazeteyiz. Bu söylediklerini ispatlayamazsan yayınlayamayız.

T.Ş. abi: Kardeş gücendirme beni. Ben seni zor duruma sokar mıyım? Bu M.R.’nin şimdi çalıştığı otobüs firmasında Mallorca’lı bir arkadaşım var Juan Carlos diye. Otobüslerin gidişlerini elektronik olarak takip ediyor. Ben kıllandım ya şimdi. Gittim bunun ofisine. Başladık takibe. Bizim M.R. yolu 300 kilometre uzattı. Biz normalde Barcelona Milano arasında giderken, hemen Barcelona’nın çıkışında bir çevreyolu sapağı var, ordan kaçarız. Sonra kapatırsın taaaaa Milano’ya kadar. Maksimum 900 kilometredir o yol. Adam gibi otobüsle 13-14 saatte alırsın o yolu.

Muhabir: Peki M.R. ne yaptı abi?

T.Ş. abi: Sahil yolundan gitti p..t. Barcelona-Marsilya-Genoa-Milano istikameti yani. Ben de bunun Marsilya sapağına saptığını gördünce elektronik ortamda, mesaj attım buna: ‘bn MR. skcm sn. Niye uzztn yolu?’ Bundan gelen cevabı da telefonumda saklıyorum. Buyrun bakın.

Muhabir: Abi ne yapıcan şimdi?

T.Ş. abi: Valla ben sizing gazetenin dürüstlüğüne güvendiğim için size geldim. Bundan sonrası size ait. Bunu yayınlayın ki Mösyö Platini görsün Avrupa’da dönen olayları.

Gelişmeleri bu sayfalardan takip edebilirsiniz.

Şampiyonlar Ligi'ni sarsacak iddialar


Dün akşam oynanan Inter-Barcelona yarı final maçının ardından Yunan basınının saygın gazetelerinden Ta Nea'da ortaya atılan iddialar akılları karıştırdı. Ta Nea'nın spor yazarlarından Herman Toroglou'nun ortaya attığı iddialar adeta "yenilmez armada" ilan edilen Barcelona'nın nasıl olup da Inter'e 3 golle yenilmesinin ardındaki sis perdesini de aralıyor. Haberin üzerine hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan Herıldtribun hiçbir basın mensubuna konuşmayan Toroglou'yu Atina'da yakaladı ve konuştu. İşte Herıldtribun Atina muhabiri Mikis Theodorakis'in yaptığı ve spor basınını derinden etkileyecek röportaj:

MT: Sayın Toroglou öncelikle böyle bir söyleşiyi kabul ettiğiniz için teşekkürler.
HT: Ben teşekkür ederim. Yayın hayatına başladığından bu yana Herıldtribun'u büyük beğeniyle ve imrenerek takip ediyorum. Yaptığınız haberlere ve dosyalara açıkçası gıptayla bakıyorum. Laf aramızda senin İstanbul'a dönmeni ve bu sayede Atina temsilciliğini üstlenmeyi de dört gözle bekliyorum.

MT: Toroglou, bugün köşenizde yazdıklarınız yenilir yutulur cinsten değil. Öncelikle haber kaynağınız ile ilgili bilgi alabilir miyiz?
HT: Açıkçası tamamen bir rastlantı diyebiliriz. Dün sabah maç öncesi baktım internete bağlanamıyorum. Hemen GrGr-Net yetkililerini aradım ve sağolsunlar hemen bir arkadaşı yönlendirdiler. Gelen arkadaş internet işini hallederken bir yandan da sohbet ediyoruz. Tabii bizi gazete köşelerinden ve daha önce DigiGreek'te Shansal Bouyoukalfalis ile yaptığım Maratoni programından tanıyor arkadaş. Laf döndü dolaştı Inter-Barcelona maçına geldi. "Hocam ne olur maç" deyince ben de "Barcelona affetmez" dedim. O da "aman hocam senin bilmediklerin var, bu kadar emin konuşma" deyince olay farklı bir boyut kazandı.

MT: Sanırım ilk eleştiriniz hakem konusunda.
HT: Elbette. Ben daha geçen haftaki yazımda "Platini bu maça dikkat" demiştim. Ama görüyorum ki UEFA hakem atamaları konusunda hassasiyetimize katılmıyor. Maçın hakemi kim? Protekiz'den Olegário Benquerença. Bu hakem nereli? Batalhalı. Batalha nerede? Batalha, Setubal'a yaklaşık 66 km mesafede. Peki Jose Mourinho nereli? Setubal. İşte hakemin şifreleri de burada çözülüyor. Biraz internet kullanan herkes Batalhalıların denize girmek için Setubal'a gittiklerini öğrenebilir. Bu kadarcık bir bilgiyi bile edinemeyen UEFA'nın nasıl yönetildiği konusunda benim aklımda ciddi soru işaretleri beliriyor. Üstelik GrGr-Net'teki arkadaş, bu hakemle Mourinho'yu en az 3-4 kez Setubal'da sahildeki cafelerde tavla oynarken görmüş. Sonuçta ben hakem için maçı sattı demiyorum ama UEFA eğer UEFA ise böyle bir dedikoduyu daha baştan önlemeliydi. Bugün maçı tarafsız gözle seyreden bir futbolsever hakemin Barcelona'yı nasıl "ince ince" kıydığını görebilir. Interli futbolcuların yaptığı fauller sadece Avrupa'da değil Türkiye'de bile sarı kartla cezalandırıyor. Ben burada kulüpleri göreve çağırıyorum. Yaptırım güçlerini Platini'ye göstermeliler. Dünkü maçta ilk Inter golü 30. dakikada atıldı. Golden önce 28. dakika 44. saniyede Inter kalesi önünde bir elle oynama var ama hakem bunu vermiyor. Sonra top dönüp dolaşıp yaklaşık 2 dakika sonra gol oluyor. Maicon'un golü de ders niteliğinde. Golden önce santrayı Inter yapıyor. Yayıncı kuruluştan görüntüleri isteyin, bakın. Top santra yuvarlağının üzerinde değil. Bariz Inter için avantajlı bir durum var ama hakem bunu görmezden geliyor. Orada santrayı kullanan Eto'o. Daha önce 12. dakikada sarı kartı var. Ama bu hırsızlığı yapıyor Eto'o ve hakem görmezden geliyor. Yüreğin varsa versene Eto'o'ya sarı kartı ve ikinci sarıdan kırmızıyı. Ama bu işler yürek ister. Giuseppe Meazza'da bu pozisyonu görmezden gelirsin ama ertesi hafta aynı pozisyonda Palermo'yu, Genoa'yı harcamayı bilirsin. Bugün futbol baronları köşeleri tutmuş. Bir bakın ve sorun neden bir Maccabi Haifa, bir Debrecen ya da Unirea Urziceni bu seviyede yer almıyor. Tüm bunlar Massimo Moratti'nin yarattığı korku imparatorluğunun bir sonucu.

MT: İddialarınız bu kadarla kalmıyor elbette...
HT: Bakın baştan söyleyeyim, kimseyi zan altında bırakmak istemiyorum ama maç süresince gördüklerimi aldığım duyumlarla birleştirdiğimde gelen kötü kokulardan burnumun direği sızlıyor. Öncelikle Milito olayına gelelim. Malum dünkü maçın yıldızı Diego Milito idi. Ancak maçtan yaklaşık 4 saat önce içeriden bir arkadaş bu maçta Diego Milito'yu tutma görevinin Guardiola tarafından Gabriel Milito'ya verildiği bilgisini geçti cep telefonuma SMS olarak. Bakın SMS'i hala saklıyorum: "abi nbr. bu aksm macta d mltoyu g mlto tutcak. uyandiriim dedim. bn guardiolanin yaptigina sasirdim. bye". Gabriel Milito kim. Gabriel Milito, Diego Milito'nun aynı anne aynı babadan kardeşi. Biraderler yani. Peki mactan yarım saat önce ne oldu? Gabriel "hocam akşam yediğim pizzadan curcur olmuşum" deyip bir anda yedek soyundu. Tabii hem Barcelona'nın taktiği alt üst oldu hem de Diego Milito maçın yıldızı oldu.

MT: Sayın Toroglou bunlar çok ciddi iddialar.
HT: Bakın ben asla kimseyi zan altında bırakmak istemiyorum ama bazı üstü örtülemeyecek gerçekler var. Türkiye'deki kimi meslektaşlarımın yorumlarını da takip ediyorum. Gerçekler ortada. Dün oynanan maçta iki takımda yedeklerle birlikte toplam 15 Güney Amerikalı futbolcu var. Bunlara bir de Afrika ve Balkan ülkelerinden gelen futbolcuyu eklediğinizde sanırım ne demek istediğim daha net anlaşılıyor. Üstelik kökenleri eski Yugoslavya olan Ibrahimovic ve Krkic'i saymıyorum bile.

MT: Barcelona'nın süperstarı Messi ile ilgili de kimi iddialarınız var, değil mi?
HT: Messi kuşkusuz günümüzün en büyük yıldızı. Beğenmeyen, kendisini "overrated" bulan kesimler olsa da bu gerçek değişmez. Ancak Messi'yle ilgili dün bizim spor servisinde arkadaşlar konuşuyordu, onlardan duydum. Hiç de "yokmuş gibi" davranabileceğiniz bir durum yok ortada. Bakın Messi futbola Arjantin'de Newell's Old Boys takımında başlamış. Tüm maç kendisiyle adam adama oynayan Walter Samuel'in de ilk takımı Newell's Old Boys. Üstelik Samuel bu takımdayken Messi de altyapıda oynuyormuş. İkisinin arasındaki özel iletişim ve ilişki bugün bile Arjantin futbolunun dilinde. Messi'nin Samuel'in ailesiyle sık sık görüştüğü, her fırsatta bir araya geldikleri söyleniyor. Geçen yıl Ramazan Bayramı'nda birlikte Kuşadası'nda da tatil yapmışlar.

MT: Benzer bir durum Brezilyalı oyuncular için de geçerli mi?
HT: Elbette. Hemen insanın aklına Arsene Wenger'in ünlü sözü geliyor. Ne demişti Wenger: "Brother... If you talk about Brazilians... One is advantage, two are acceptable limit. But three... Oh no!!! That is harmful!!!" Durum budur bence. Barcelona'nın Brezilyalıları ne yaptılar dün akşam, bir bakmak lazım. Alves, Maxwell... Diğer tarafta Julio Cesar, Lucio, Motta, Maicon, Samuel... Ortalamaya vurduğunuzda takım başına 3,5 Brezilyalı düşüyor. Tamam, Samuel Arjantinli olabilir ama onun kökenlerinin Brezilya'dan otostopla kaçan Brezilyalılar olduğu konuşuluyor. Zaten Samuel diye Arjantinli de olmaz. Kime yediriyorlar. Yani durum zararın da ötesinde. Üstelik Maxwell daha önce Inter'de forma giymiş. Evinin duvarlarında hala Inter formalı fotoğraflarının asılı olduğu, Barcelona'ya transfer olduktan sonra Milano'daki dişçisine hala gittiği, bakkaldaki veresiye defterini hala kapatmadığı konuşuluyor. Gönlünün bir yanında hala Inter'in olduğunu asla reddetmiyor. Üstelik Sneijder ile Ajax'tan takım arkadaşı. O yıllarda Ibra ile üçünün sürekli takıldıkları konuşuluyor. Sahaya bakıyorsunuz Sneijder, Maxwell'in kanadından kopup geliyor ama Maxwell müdahale etmiyor. Adam arkadan biçer, verir bacağını eline ama nerede. Arkadaşlık ilişkileri öylesine içlerine işlemiş ki rakibine bir tekmeyi ya da dirseği bile atamaz duruma gelmişler. Durum böyle olunca sonuç kaçınılmaz ne yazık ki...


MT: Son olarak sizce çözüm ne olmalı?
HT: Her şeyden önce bize bunu futbol diye yutturan futbol baronlarına isyan bayrağını çekmeliyiz. Ortada bir oyun var, birileri daha önce ortaya konmuş bir senaryoyu oynuyor bizler de cebimizden para verip seyrediyoruz. Bakın ben daha geçen hafta en az 5 televizyona röportaj verdim. Bana "sizce Şampiyonlar Ligi'ni kim alır?" die sordular. Ben de açık açık söyledim, kayıtları izleyin isterseniz. "Çeyrek finaller sonrası zaten neyin ne olduğu ortaya çıktı. Bu kupayı Barcelona ya da Inter alır. Onlar alamazlarsa Bayern Münih alır ama o da olmadı Lyon kupayı kimseye bırakmaz. Bir beşinci takım çıkarsa ben bu işi bilmiyorum, herkesin önünde kalemi kırar futbolun bir daha f'sinden bahsetmem" dedim. Bugün de görüşlerimde ne kadar haklı olduğumu görüyorum. Bu görüşümden de bir milim oynamış değilim. Bu dört takımdan biri dışında bir başka takım Şampiyonlar Ligi'ni alsın ben bu işi bilmiyorum.


MT: Herıldtribun adına çok teşekkürler.
HT: Asıl ben teşekkür ederim.

19 Nisan 2010 Pazartesi

Herşey Çocuklar İçindi…


20 Nisan 2003 yılında oynanan Beşiktaş – Fenerbahçe derbisinde atmış olduğu golden sonra yaptığı “hareket” sonrası Türkiye’deki futbol kariyeri biten Pascal Nouma bu olayın ardındaki gerçekleri Herıld Tribün’e verdiği röportajda açıkladı.

OO – Pascal, gol sonrası yaptığın meşhur “hareketin” kime yapıldığı yıllardır konuşuluyor. Çeşitli isimler konuşuldu bugüne kadar ancak bir türlü doğru isme ulaşılamadı. Gerçekte bu “hareketi” kime yaptın, hedefin kimdi?

PN - 2003 senesinden beri bu konuda çok spekülasyon yapıldığı doğru ancak gerçek bir tane… O da bu hareketi kimseyi hedeflemeden yaptığım. Çok acıdır ki herkes tarafından yanlış anlaşıldım.

OO - Peki yanlış anlaşılmandaki sebep neydi?

PN – Bende “Golcü Ereksiyonu” denilen milyonda bir rastlanan bir rahatsızlık varmış. Ensemden olduğum kist ameliyatı bu hastalığı tetiklemiş. Sağ ayağımla attığım gollerden sonra penis ister istemez ereksiyon haline geçiyor. O gün giydiğim şortun astarının kesik olması da şansızlıktı.

OO – Gerçekten çok enteresan… Bunu nereden öğrendin?

PN - Kaptanımız Tayfur’un mahalleden bir arkadaşında benzer bir rahatsızlık varmış, o bunu daha önce söylemişti.

OO – Benzer bir şeyi daha önceden yaşadın anlaşılan.

PN – Bir kez de Antalya’da sezon öncesi hazırlık kampında olmuştu. Ama maçı kimse yayınlamadığı için konu “büyümeden” kapanmıştı. Zaten Fener maçında ben bu hareketi yapınca kaptan durumu anladı ve şortun içerisinde durumu kontrol altına aldığım için de beni saha içinde gelip kutladı.

OO – Fenerbahçe’ye attığın o gol seni çok heyecanlandırmış anlaşılan.

PN – Evet gerçekten de öyle oldu. Sonuçta İnönü stadında Fener’e gol atmak muazzam bir mutluluktu benim için. Sonrasında da olanlar olunca benim aklıma televizyon başındaki insanlar, minik yavrucaklar geldi. Ben de ters bir görüntü oluşmaması için kendimi engellemeye çalışırken ortaya malum görüntüler çıktı.

OO – Sana geçmiş olsun diyoruz Pascal. Eklemek istediğin başka bir şey var mı?

PN – Çok teşekkürler, Herıld Tribün’ü ilgiyle takip ediyorum, herkesi seviyorum.

18 Nisan 2010 Pazar

Marmaray'da Bir adım Daha (Konuk Yazar: Yılmaz Özdil)


Marmaray

Gerekli mi?

Gereksiz mi?

tartışılır mı?
tartışılmaz... gereksiz
gerekli değil
gereksiz.

peki bu kadar hengame, bu kadar çalışma neden

Marmaray denen bir meret yüzünden.
ulaşımı kolaylaştıracakmış
peh!
trenler alttan gidecekmiş
çüş!

bırakın marmaray'ı da 3. köprüye bakın...

bu kadar kazı gereksiz.
kazmayın. istanbul'un altı boş
ilk depremde ölürüz.

ölmek gerekli mi?
bence gereksiz
sizce?
size soruyorum
sizce?



not: Enter tuşunda herhangi bir takılma yoktur. Yazı Yılmaz Özdil'e yazdırılmıştır.


17 Nisan 2010 Cumartesi

Jet Fadıl Premiership’te


Ajanslara bugün düşen bir habere göre Siirt Jetpaspor’un başkanı, kamuoyunca Jet Fadıl olarak tanınan Fadıl Akgündüz Liverpool takımını satın almak için bir teklifte bulundu. Akgündüz yaptığı açıklamada Siirt ve Liverpool halkları arasında çok benzerlik bulunduğunu ve bu yüzden Siirt halkından gördüğü yakınlığı ‘Skuzer’lerden de göreceğine inandığını söyledi. Akgündüz bu satın alımın sadece takıma yaramayacağını, aynı zamanda Liverpool şehrine de çeşitli fabrikalar kuracaklarını ve Liverpool’lu kardeşlerine iş imkanı yaratacaklarını da belirtti.

İlk aldığımız haberlere göre Akgündüz klubü satın alırsa ilk iş olarak Benitez’in işine son verecek ve takımın teknik patronluğuna Oktay Derelioğlu getirilecek. Takımın savunmasında problem olduğunu düşünen Akgündüz Alpay Özalan’ı takımın savunmasına bir ‘ağabey’ görevi görmesi için transfer edeceğini beyan etti.

Liverpool’lu futbolculardan Steven Gerrard ise bu habere şaşırmadıklarını zira Yıldırım Demirören gibi başarılı yöneticilerin diğer Türk yöneticilerin önünü açacağını daha önce Herıld Tribün sayfalarında okuduğunu söyledi. Gerrard sözlerine ‘Biz profesyonel oyuncularız. Ekmek paramıza bakıyoruz. Başkan kim olursa olsun, çıkar topumuzu oynarız’ diye devam etti.

16 Nisan 2010 Cuma

TEMSİLİ STARTTA LOEB KRİZİ


Dünya Ralli Şampiyonası’nın Türkiye ayağı için İstanbul’da yapılan temsili start sırasında Sebastien Loeb krizi yaşandı.

Çıkış sonrasında hızını arttıran Loeb asfaltta oluşmuş bir çukura hızlı girmemek için iyice yavaşladı. Tam bu sırada arabanın önüne atlayan bir çocuk Loeb’ün Citroen marka otomobilinin camına tükürdü ve elindeki süngerle camı silmek istedi.

Sinirlenen Loeb önce silecekleri çalıştırdı. Sileceklere rağmen camı silmeye çalışan çocuk Loeb’ün kornaya basmasına rağmen eyleminden vazgeçmeyince Loeb aşağı inmek istedi. Yüksek emniyetli arabadan inmesi birkaç dakika süren Loeb arabadan indiğinde cam silici çocuğun işi çoktan bitmişti. Bu arada Loeb sinirlendiği için çocuğa bağırmaya başladı. İsmi İsa Demirkıran olduğu sonradan anlaşılan çocuk ise elini açarak emeğinin karşılığı olan 2 TL’yi istedi. Bunun üzerine Fransız pilot daha da sinirlenerek küfür etmeye başladı ve bu esnada İsa’yı hafifçe ittirdi.

Bu esnada olayı uzaktan izleyen İsa’nın mahalleden ağabeyleri olay yerine koştu. “Küçücük çocuğa ne bulaşıyorsun, sıkıysa bize bulaşsana” diye bağıran ağabeyler M.D. (23) ve K.D. (28) bir yandan Loeb’ü tartaklarken diğer yandan da Citroen’i tekmelemeye başladılar. Olay yerine gelen görevliler sayesinde güçlükle yatıştırılan Demirkıran kardeşler cam temizleme karşılığını ücretlerini tahsil etmek için ısrar ettiler.

İsa Demirkıran’ın sildiği camın ücreti olan 2 TL WRC yetkilileri tarafından ödendikten sonra olay yerinden uzaklaşan Demirkıran kardeşler Loeb’ün Citroen marka otomobilinin rüzgar tutucusuna ve ön tamponuna zarar verdiler.

Olaydan sonra soruları cevaplamayan Loeb’ün Polonyalı Co-Pilotu Walter Sobchek ise; “Ben çocuğun ağabeylerini gördüğümde Sebastien arabadan inmek için emniyet kemerini çözmeye başlamıştı, ’45 derece sağdan ağabeyleri geliyor’ dediysem de dinletemedim. Sebastien çoktan araçtan inmişti. Wind Stoppera yazık oldu” dedi.

15 Nisan 2010 Perşembe

Milli Curlingci Aşkın: "Kanımızda Var!"

Aşkın Demirkol, Canada' ya öğrenim görmek için gittiği 2004 senesinde tanışmış curlingle. "İlk gördüğüm an," diyor milli sporcu, "bu sporun benim için olduğunu anladım." Çok azimli bir çalışma temposu ile ilk önce ulusal ligde boy göstermiş. Canada vatandaşlığını aldıktan sonra ise 2008 yılında Janet Arnott tarafından milli kadroya çağırılmış ve ilk milli olduğu dünya kupasını ilk değil ama ikinci evine götürmeyi başarmış.



Aşkın, curling için gerekli birikimin sonradan yaratılabileceğine inancı yüzünden bu noktaya gelebildiğini söyledi ve şunları ekledi: "Aslında curling oyununun materyallerine baktığımızda bizim yabancı olduğumuz bir şey yok. Ben Erzurum kökenli bir ailenin kızıyım ve ne buza ne de süpürgeye yabancı değilim. Canada' ya gelene kadar anneme ev işlerinde vardımcı oldum. Halen Türkiye' ye ziyaretlerim sırasında da anneme yardımlarımı esirgemem. Bu sebeple buralara gelmemdeki en büyük katkıyı annemin bana öğrettiklerinde görüyorum."

Canada Bayanlar Curling Milli Takımı Antrenörü Janet Arnott' ta Aşkın' ın çok başarılı olduğunu dile getirirken gelecekte de onun çok daha önemli başarılara imza atabileceğinin altını çizdi.

Mart sonunda gerçekleşen son dünya kupasında üçüncülüğü elde etmede büyük katkısı olan Aşkın Demirkol, Türkiye' de curlingin gelişmesi için çaba sarfedeceğinin sinyallerini verdi. "Gençlerimiz, bize yabancı gibi görünen bu sporu aslında damarlarında hissedebilirler. Ben ve benim gibi sporcular, ülkelerine yaptıkları katkılar ile ileride dünya çapında başarılara imza atılabilir." dedi.

14 Nisan 2010 Çarşamba

Joe Cole: Fener'e gelirim!

Geçtiğimiz günlerde ismi sıkça Beşiktaş'la gündeme gelen Joe Cole yaptığı açıklama ile transfer dedikodularına son noktayı koydu.

Chelsea ile sözleşmesi bu sezon sonunda bitecek olan Cole, yönetimin henüz kendisiyle anlaşmamış olmasından rahatsız. Bu konuda menajeriyle bir görüşme yapan JC, Beşiktaş'ın ilgisinden çok memnun olduğunu ancak İstanbul'a sadece Fenerbahçe'de oynamak için geleceğini söyledi.

2 sezon önce Şampiyonlar Ligi'nde rakibi olan Fenerbahçe'nin taraftarlarından çok etkilendiğini belirten Joe Cole ayrıca lacivert formanın kendisine çok yakıştığını, kararında bunun da öneminin büyük olduğunu söyledi. Fenerbahçe yönetiminin Cole ile önümüzdeki günlerde anlaşmayı noktalaması bekleniyor.


Manu "gaz" oldu

Son zamanlarda aldığı başarısız sonuçlarla Şampiyon Ligi'nden elenen, ligde Chelsea'nin 4 puan gerisine düşen Manchester United ligin bitimine 4 hafta kala "gaz" oldu.

Geçtiğimiz günlerde Beşiktaş Başkanı Demirören'i önümüzdeki yıl için transfer eden Manchester yönetimi yeni başkanın takıma birçok transfer yapacağına emin. Bu doğrultuda yeni sponsorluk anlaşması arayışlarına giren kulüp yönetimi çareyi yine Demirören'de buldu.

Ancak Demirören grubu şirketlerinden Milangaz ile forma üzerine reklam anlaşması yapan Manchester United yönetimi yeni formaların üzerinde "Milan" yazmasından rahatsız.

Glazer fiyaskosundan sonra taraftarlardan tepki toplayan yönetimin yardımına ise yine Demirören koştu. Hemen şirket yetkilileri ile bir görüşme yapan Demirören çareyi şirketin ismini "Manugaz"a çevirmekte buldu. Taraftarların yeni sezon formalarını çok beğeneceğine emin olduğunu belirten Manchester yönetimi böylece Türk Hava Yolları'ndan sonra ikinci bir Türk sponsorluğu elde etti.


Hıncal Abisi Arda'dan özür diledi

Dün gece NTV Spor'da yayınlanan Kırmızı Çizgi programında Hıncal Uluç Arda'dan özür diledi.

NTV Spor'da Pazartesi'leri sevilerek izlenen Kırmızı Çizgi programının sunucusu Mehmet Aslan'ın sorduğu Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu'yla ilgili bir soruya cevap veren ülkemizin değerli spor yorumcusu Uluç, Messi benzetmeleri nedeniyle töhmet altında bıraktığını ifade ettiği Arda'dan seyirciler huzurunda özür diledi. Aslan'a verdiği uzun cevabın sonunda "Arda'nın protesto edilmesi benim yüzümden. Messi'den daha iyi olduğu bir gerçek. Bunu da söyleyenler var değil, ben söylüyorum" şeklinde konuşan Uluç, "Ama bu yüzden 4 gol atamayınca taraftarın protestosuna maruz kalmasını anlamak imkansız" dedi.

Arda'nın GS'de A takım seviyesinde oynamaya başladığından beri gerek sallanarak yürüyüşü, gerek agresif tutumları ile sporcu gençlere çok iyi örnek olduğunu vurgulayan Uluç, Messi'nin Barcelona'da oynamaya devam etmesi durumunda aynı saygınlığı göremeyeceğini iddia ederken bunu başka söyleyenlerin de olabileceğini ama o sırada sadece kendisinin söylediğini tekrarladı.

DEMİRÖREN'DEN ÖZGENER'E SİTEM
















“EMO kültürünü bilmiyorsan ben ne yapayım”

Futbol kamuoyuna bomba gibi düşen SMS skandalı sonrasında başkan Yıldırım Demirören basın mensuplarına bir açıklama yaptı.

Demirören tarafından, Mahmut Özgener’e gönderilen BN L KIZIL OLDUGU SÜRECE KARSINIZDAYIM yazan bir SMS (Short Message Service) sonrası futbol camiası karıştı. “BN” kısaltmasını homoseksüel anlamına gelen argo bir kelime olarak yorumlayan Mahmut Özgener esip gürlemiş, hatta hafta sonu oynanacak Fenerbahçe derbisine hakem olarak Ömer Çavuşoğlu’nu atamak için girişimlere başlamıştı.








Beklenen açıklama Demirören’den geldi. Bazı kısaltmalardan anlamamasının Özgener’in kendi suçu olduğunu söyleyen Demirören; “EMO kültürü tüm dünyayı sarmış bir kültürdür, ben de bir EMO’yum ve bunu gururla savunurum. Sayın Özgener İstiklal Caddesi’ne hiç çıkmış mı, orada ki EMO’ları görmüş mü? İşte ben de onlardanım, biz duygusal ve isyankar bir grubuz, mesajlaşmalarımızda böyle bir dil kullanıyoruz, bize diretilen dile, kurallara karşı koyuyoruz. Özgener “BN” harflerini o malum kelime zannetmiş, halbuki “BEN” demek istemiştim” dedi.

İstiklal Caddesi’nde görülen EMO’ların değişik bir kıyafet ve saç yapısına sahip olduğunu belirten basın mensuplarına, Demirören şu cevabı verdi.









“Babam holdingde ve fabrikalarda kıyafet kuralı çıkardı, maalesef dar pantolonlarımı ve converse ayakkabılarımı sadece hafta sonları giyebiliyorum. Saçlarıma gelince, saçlarım çıksa mora boyayıp tek gözümü kapatırdım.”

Demirören basın toplantısını "kib optm bye" sözleriyle kapattı.

Özgener ise, Demirören’in EMO açılımı sonrası soruları yanıtsız bıraktı.

Türkiye Eskrim Federasyonu AİHM Yolcusu


Gündüz saatlerinde Antalya’da düzenlenen ‘At, Avrat, Silah: Geçmişten Günümüze Türk Kültüründe Kılıç Sporlarının Yeri’ adlı panelde konuşan Türkiye Eskrim Federasyonu (TEF) yetkilileri çarpıcı açıklamalarda bulundular.

TEF yetkilileri yıllardır Dünya Eskrim Federasyonları Birliği’nden belli taleplerde bulunduklarını ve fakat birliğin bu taleplere cevap vermediğini ve hatta birlik içi atılan e-postalarda bu taleplerle dalga geçildiğini fark ettiklerini ve bu duruma bir son vermek için AİHM’de ‘ayrımcılık’ davası açacaklarını belirttiler. TEF Başkanı yıllardır dile getirdikleri iki adet talepleri olduğunu ve bunların niye yerine getirilmediklerine anlam veremediklerini söylediler.

TEF Başkanı konuşmasına şöyle devam etti: ‘Arkadaşlar. Biz eskrim sporunu bu coğrafyada yaymak için çalışmalar yapıyoruz. Hatta Macaristan’dan iki tane eksrimci getirdik. Bunların isimlerini – geleneklerimiz doğrultusunda – Cemil ve Çiçek olarak değiştirdik. Ancak asıl amacımız özkaynaklarımızla, yani kendi sporcularımızla adımızı duyurmak. Bu konuda ise başarı sağlamamız çok zor zira biz Türkler ‘dolma parmaklı’ insanlarız. Fizyolojik bu durum sporcularımızın eskrim kılıçları ile rahat hareket etmelerini engelliyor. Biz de Dünya Eskrim Federasyonları Birliği’nden flöre, epe, ve sabr’ın yanına (şekilde görülen) YATAĞAN kategorisinin de eklenmesini istedik. Bu sayede sporcularımız, Malkoçoğlu misali, Avrupalı eskrimcileri korkudan titreceklerdi. Tabii ki Türk düşmanlığı yine boy gösterdi ve bu talebimiz cevapsız kaldı.

İkinci bir talebimiz ise eskrimde kullanılan sporcu kıyafetleri ile ilgili idi. Yine Türk insanı olarak, biz, tayt bizim kültürümüze çok aykırı dedik, dinletemedik. Bunun sonucunda AİHM’de birliğie karşı ayrımcılık yaptıkları nedeniyle dava açtık. Büyütelecek birşey yok. Yüce Avrupa adaletine güveniyoruz.’

DAUM SİLİVRİ'DE


Her fırsatta Atatürk sevgisini dile getiren Cristoph Daum sonunda Ergenekon Soruşturması kapsamında göz altına alındı.

Öğlen saatlerinde Samandıra Tesislerin'e gelen Özel Görevlendirilmiş Başsavcı ve emniyet kuvvetleri eşliğinde Beşiktaş Adliyesi'ne götürülen Alman çalıştırıcı tutuklu yargılanmak istemiyle Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi.

Her fırsatta Atatürk ve Türk Bayrağı sevgisini dile getiren Cristoph Daum Ergenekon savcılarının da dikkatini çekti ve gözaltına alındı. 10 Kasım'daki maçtan sonra Atatürk'ü anarak başlayan, maçtan önce İstiklal Marşı'nı söyleyen, Türk Bayraklı tişörtler giyen ve her fırsatta Türk bayrağını öpen Herr Daum şimdi yaptıkları sebebiyle yargılanıyor.



Durumu öğrenen Fenerbahçe Yönetimi "Beşiktaş derbisi öncesi, Beşiktaşlıların yaptığı bir soğuk savaş harekatı" diyerek karşı hamleye geçti ve Beşiktaş Başkan'ı Yıldırım Demirören'i yanıcı ve patlayıcı gaz üretme gerekçesiyle terörle mücadele şubesine şikayet etti.

Adliye çıkışında basın mensuplarına "Hilfe Bitte" diye bağıran Herr Daum, "Ben sadece türk seyircilere kendimi sevdirmek için yapıyordum, umarım adalet yerini bulur" dedi.

YORUMCULAR HAKLI ÇIKTI


Yorumcular bu sefer haklı çıktı, Premier Ligi’nde top koşturan Türk Takımı küme düştü.


Yıllardır “Türk takımlarından herhangi biri İngiliz Premier Ligi’nde oynasa anında küme düşer” diye yorum yapan futbol adamları bu sefer haklı çıktılar.

Türk takımı olduğu anlaşılan Portsmouth FC Championship’e geriledi.

Araştırmacı-Yazar Oktan Keleş’in uzun yıllardır yaptığı araştırmalar sonucunda Portsmouth Futbol Kulübü’nün Türk takımı olduğu anlaşılır anlaşılmaz kulüp küme düştü. Yazar Keleş yaptığı açıklamada Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde İngiltere'nin Osmanlı topraklarında kültürel ve sportif faaliyetleri bahane ederek istihbarat çalışması yaptığını, dönemin padişahı 2. Abdülhamit'in de buna karşılık aynı yöntemle istihbarat çalışmaları için İngiltere'de Portsmouth Kulübü'nü kurdurduğunu ileri sürmüştü.

Olayın doğruluğu anlaşıldığı an Portsmouth oyun sisteminde geriledi, ilk yedi maçında puan alamayan kulüp ilk 13 maçında sadece 7 puan toplayabildi. Borçları nedeniyle de kayyuma devredilen kulüp başkanı Tracy McNamanan yaptığı açıklamada “Sayın Oktay Keleş ile görüşmelerimiz uzun zamandır sürmekteydi. Zaten biz sezon başında bir Türk takımı olduğumuzu anlamıştık, Oktay Bey kanıtlarını bize göstermişti. Bu durum anlaşılır anlaşılmaz kulüpte bir şeyler oldu. Adeta sihirli bir el bize dokundu ve futbolcularımız hareket edemez oldu. Top bizi sevmedi. Sonucu görüyorsunuz. Premier Lige elveda dedik” dedi.

Bilindiği üzere Portsmouth 2. Abdülhamit’in İngiliz topraklarında casus faaliyetlerini yürütmek için kurulmuştu. Kulübün armasındaki ay yıldız da buradan kaynaklanmaktaydı. Bir casus örgütünün bağlı bulunduğu devletin simgesini kullanması ile ilgili Oktay Keleş şu açıklamayı yapmıştı:

“Abdülhamit çok akıllı bir insandır. Bildiğiniz gibi aynı zamanda da marangozdur, marangozluğu da aslında casus kişiliğini saklamak için kullandığı paravan bir meslektir. Abdülhamit İngilizlerin ‘yuh artık bu kadar salak olamazlar’ diye düşünebileceğini bildiği için casus karargahına ay yıldızlı sembolünü koydurmuştu. Siz de çok iyi bilirsiniz ki bir şeyi arıyorsanız aslında gözünüzün önündedir.”

HENTBOL VE VOLEYBOL FEDERASYONLARIN’NDAN REST!


Ortak deklarasyon yayınlayan voleybol ve hentbol federasyonları Futbol Kulüpler Birliği’ne rest çekti:
“Başka spordan örnek verin”


Hyatt Regency otel’de düzenlenen ortak basın toplantısıyla bildirge yayınlayan Hentbol ve Voleybol Federasyonları Futbol Kulüpler Birliği’ne rest çektiler.

Pazar ve pazartesi akşamları yayınlanan futbol programlarından ve maç sonrası röportajlardan oluşan bir DVD’yi ve gazete kupürlerini basın mensuplarına dağıtan federasyon başkanları, “Her elle oynama sonrası küçümser bir tavırda hentbol ve voleybol örneği veriyorlar. Halk bu sporlardan soğuyor.” açıklamasını yaptı.

Basın toplantısı Hentbol Federasyonu Başkanı Hasan Özyiğen’in sözleriyle başladı. “Beşiktaş Trabzonspor maçından sonra televizyonlarda pozisyonları izliyordum, Egemen’in elle oynaması sonrasında verilmeyen penaltı için futbol yorumcusu Sayın Erdal Altıok ‘Ohooo Hentbol mu bu kardeşim? Ayıp ayıp’ diyerek pozisyonu örneklendirdi. Tam o sırada 7 yaşındaki oğlum ‘Baba hentbol oynamak ayıp mı?’ diye sordu. İşte genç dimağlara bu yapılıyor” diyen Özyiğen “Halkı resmen hentboldan soğutuyorlar” şeklinde konuştu.

Özyiğen sonrasında mikrofonu alan Voleybol Federasyonu Başkanı Haluk Çıkkaya “Voleybol halkın sporu, uluorta yerde ağzınıza almadan önce destur çekmelisiniz.” dedi. Zaman zaman sinirlerin gerildiği basın toplantısında federasyon başkanları birbirlerini sakinleştirirken Çıkkaya sözlerine şöyle devam etti:

“Anelka’nın Konyaspor’a attığı golden sonra sanki voleybol oynuyor dediler, Ali Güneş topu elle çıkartıyor sanki smaç yapıyor diyorlar… başka spor dalı yok mu? Başka spor dalından örnek verin. Biz bıktık siz voleybolu hentbolu karıştırmaktan bıkmadınız. Bundan sonra aynı durum oluşursa voleybol topuyla smaç yapacağım kafanıza”

“Biz bugüne kadar efendiliğimizi koruduk ama halk bu sporlardan neredeyse nefret ediyor. Aklınızı başınıza devşirin” diyen Özyiğen ve Çıkkaya sözlerini şöyle noktaladı.

“Biz futboldan örnek versek, top her ayağa çarptığında, her faulde ‘ohooo! Futbol mu oynuyorsun’ desek ne hissedersiniz?”

Futbol Kulüpler Birliği ve TSYD konuyla ilgili bir açıklama yapmadı.

Bir Yıldızımız Daha Avrupa Yollarında


Türk futbolunun önemli bir ismi daha kariyerine Avrupa’da devam etme kararı aldı. Aldığımız bilgilere göre Beşiktaş başkanı Yıldırım Demirören önümüzdeki sezon Manchester United’ın eşbaşkanı olarak görev yapacak. Futbol otoriteleri Demirören transferinin Türk yöneticilerinin Avrupa’da önlerini açacağını belirtiyorlar.

Her şey Pazar geceyarısı Demirören’in cep telefonunun çalmasıyla başladı. Gecenin bir yarısında rahatsız edilmekten memnun olmayan Demirören sinirli bir şekilde telefonunu açtı ve tam da sinirli bir şekilde konuşmaya başlayacakken, karşısında biraz zor anlaşılan, ancak çok kibar konuşan bir İngiliz olduğunu farketti. Karşıdaki İngiliz ‘Yıldırım Bey kusura bakmayın. Sizi bu saatte rahatsız ediyorum ama aramızda iki saat fark var. Manchester United yönetim kurulu olarak toplantımızı ancak bitirdik ve size telefon açabiliyoruz’ dedi. Babacan karakteri taraflı tarafsız herkes tarafından takdir edilen Demirören, ‘Tamam canım. Yapacak birşey yok. Yalnız şimdiden söyleyeyim. Yusuf için arıyorsanız boşa yorulmayın. Yusuf bizim mukaveleli oyuncumuz ve kendisini satmayı düşünmüyoruz’ dedi. İşte o anda Demirören’i şaşırtan cevap geldi: ‘Yok abi. Biz seni istiyoruz!’

Manchester’lı yöneticiler Beşiktaş’ı bir süredir takip ettiklerini ve Demirören’in yöneticilik tecrübelerinden faydalanmak istediklerini belirttiler. Takımın kötü gidişatına son vermek isteyen yöneticiler Demirören’e tam yetki vereceklerini ve bundan sonra United’ın Demirören ile birlikte anılacağını belirttiler. Demirören de aslında Beşiktaş’tan ayrılmayı çok istemediğini ama Türk yöneticisinin önünü açmak ve Avrupa’da neler başarabileceğini göstermek için bu teklifi kabul ettiğini belirtti. Muhabirlerimiz ise Demirören’in bu teklifi kabul etmesinde, kendisine telefon açan yöneticinin ona çok samimi bir şekilde ‘Abi’ demesinin de rol oynadığını belirtiyorlar.

Demirören her ne kadar göreve önümüzdeki sezon başlayacak da olsa, şimdiden çalışmalara başladı. United bu haftasonu oynayacağı maça, Federasyon’a tepki olarak, Reserve takımı ile çıkacak. Bunun yanısıra, taraftarların arasındaki birlik beraberlik duygusunun azaldığına dikkat çeken Demirören bu haftadan itibaren yeşil-sarı forma veya atkıyla maça gelen taraftarların Old Trafford’a alınmayacağını belirtti.

Bu arada Demirören’in yanısıra Sinan Engin’in de seneye Manchester’da idari menajer olarak görev alacağı ve transferde tek söz sahibi olacağı belirtildi. Engin Cuma günü Manchester’a uçacak ve Sir Alex Ferguson’a şu anda Gaziantepspor’da forma giyen Zurita ve Deumi hakkında bilgi verip bu iki oyuncudan birisini seçmesini isteyecek. Tabata’nın ise seneye United forması giymesine kesin gözüyle bakılıyor.

Sinan Engin’in de United yolunu tutmasında United taraftarının çok büyük rolü olduğunu belirten Demirören ‘Hafta sonu Blackburn karşısında kaybedilen puanlar United taraftarının sabrını taşırmış Onlar da klubü üzerinde resimlerim olan pankartlarla basıp ‘Bring Sinan with you, Bring Sinan, Bring Sinan!’ (Sinan’ı da Al Gel, Sinan’ı da, Sinan’ı da!) diye tezahürat yapmışlar. Gerisini biliyorsunuz zaten’ diye ekledi.

Düzenlediği basın toplantısının sonunda gözleri dolan Demirören ‘Gönül isterdi ki bu teklif has bir Türk takımı olan Portsmouth’tan gelseydi. Ama biz Türkler böyleyiz. Değerlerimizin değerlerini bilmiyoruz’ dedi ve alkışlar arasında toplantı salonunu terketti.

UEFA TÜRKİYE'Yİ ÜYELİKTEN ÇIKARTIYOR


UEFA Başkanı Michel Platini sonunda patladı: “Avrupa’da oynamak istiyorsanız çok çalışmanız lazım”












İsviçre’de düzenlenen “Futbolda Moral Bozukluğu ve Öfke Nöbetlerine Karşı Eğlence ve Gülümseme Kültürü: Bendtner ve Jo Örnekleri” konulu panele katılan Michel Platini Türkiye’ye ateş püskürdü.

Panelde konuşmaya katılan ve basın mensuplarının EURO 2016 ile ilgili sorularını yanıtlayan Platini bir basın mensubunun “Türkiye liginin performansını nasıl buluyorsunuz?” diye sorması üzerine sinirlendi.

Yanında getirdiği Sabah gazetesini basın mensuplarına gösteren Fransız Başkan “İşte görüyor musunuz?” diyerek Sabah Gazetesi spor sayfasının manşetini gösterdi. “Avrupa’da Oynamak İstiyorum” diyen Arda Turan’ın haberini sayfasına taşıyan gazeteye vurarak konuşan Platini; “Biz sizleri Avrupa’ya aldık siz hala nerede olduğunuzu bilmiyorsunuz!” diye konuştu.

Sinirlerini gizleyemeyen Michel Platini “Dostum Şenes’in ricaları ile senelerdir sabrediyorum ama her transfer döneminde aynı açıklamaları yapıyorlar, Avrupa’da oynamak istiyoruz diyorlar. Siz nerede olduğunuzu zannediyorsunuz. UEFA Üyesi Federasyonda olmak, UEFA Avrupa Ligi’ne katılmak sizin için hiçbir anlam ifade etmiyor mu?” dedi.

Platini sözlerine şöyle devam etti:

“Her transfer olan Avrupa’da oynamak istiyorum diyor, oynuyorsun ya işte. Doğru dürüst oynasana, Avrupa’dan kastın ne? 26 Nisan 2010 tarihinden itibaren Türkiye Futbol Federasyonu’nu UEFA Üyesi Federasyonlar Listesi’nden çıkartıyoruz. Yerine Fas’ı alacağız. Nasıl olsa arada sadece Cebelitarık var. Ayrıca onlar hiç böyle şeyler söylemediler.”

Soruları yorumsuz bırakan Şenes Erzik tarafından güçlükle sakinleştirilen Michel Platini “Şimdi onlar düşünsün, artık gerçekten ‘Avrupa’da oynamak istiyorum” demecini verebilirler.” Dedi.

Türkiye Futbol Federasyonu’nun resmi karar açıklandıktan sonra FIFA ve CAS’a başvuracağı belirtildi.

Gamova İran'a mı Gidiyor?




Fenerbahçe Acıbadem’in başarılı oyuncusu Ekaterina Gamova İran’a gideceğini dile getirdi.


İndesit Şampiyonlar Ligi’ni ikinci olarak tamamlayan ve Türk halkına büyük bir gurur yaşatan Fenerbahçe Acıbadem’in yetenekli Rus oyuncusu Gamova tribünlerden şikayetçi.

Her maçta tribünlerden “İlik gibi hatun”, “”Senin için ölürüm öldürürüm” gibi laflar duyduğunu ifade eden Gamova “Artık yeter” dedi.

“Kötü kullandığım her servisten, her blokouttan, dışarı vurduğum her smaçtan sonra ‘Olsun Gamova’m, sen bir tanesin’ gibi sözlerle güzelliğime ve vücuduma atıfta bulunuyorlar. Ben bundan bıktım artık, voleybolumla gündemde olmak istiyorum” diyen Gamova, sıkıntısını İran’ın Persepolis takımına transfer olarak aşmaya çalışacağını gündeme getirdi.





“Orada bayan voleybolcular daha kapalı giyiniyor, dolayısıyla seyirciler gerçekten voleybol izliyorlar” şeklinde konuşan Gamova “Voleybol hayatımı İran’da sürdürmek istiyorum, orada bana ‘bırak parkeyi, gel, evimin kadını çocuklarımın anası ol’ şeklinde tezahürat yapamayacaklar.” Dedi.

İran hakkında Mustafa Denizli’den bilgiler aldığını belirten Gamova “Ben de smacı dışarı attığımda yuhalanmak istiyorum. İran’da bu olacak, kararımdan dolayı mutluyum” dedi.